Bizim toplumumuzdan hareket ederek düşünürsek, “Ben deli miyim de, psikolağa gidicem?”, “benim derdim nasihatle çözülmez ki?”, “Bizim ‘karının’ ağzına pamuk mu tıkayacak da susturacak?”, “Kimse bizim ‘herifin’ öfkesini çözemez.” gibi önyargılara sahip danışanları, girdikleri seans odasından; “Vay be, hiç de düşündüğüm gibi değilmiş” iç sesi eşliğinde ve hatta kulak memesi kıvamında uğurlayabilir.
İyi bir terapist… Dinleme, özellikle aktif dinleme becerisiyle danışanda ‘daha önce beni hiç kimse böyle dinlemedi’ hissini uyandırabilir. Tutum ve yaklaşımıyla daha ilk seansta ‘güven tohumlarını’ danışanının zihin dünyasına hem de fark ettirmeden ekebilir. Çok kısa sürede yeşeren bu tohumlar sayesinde seans odasını, yıllardır fırtına eksik olmayan, sorunlarla dolu bir denizde boğuşan danışanı için, bir an önce yanaşılması gereken güvenli bir liman haline getirebilir.
İyi bir terapist… Boy boy diplomaların asılı olmadığı seans odasını, bir bakmışsınız; acı veren duyguların, yıkıcı ve yıpratıcı savunmaların, uygun olmayan inanç ve davranışların keşfedildiği bir ‘oyun odasına’, bir bakmışsınız, tarih olmuş anıların, unutulmuş ama hali hazırda yaşanan sorunların temel sebebi olan ‘nadide eserlerin’ bir bir gün ışığına çıkartıldığı bir ‘arkeolojik kazı alanına’ çevirebilir.

İyi bir terapist… ‘Unisex’ kavramının Türk Dili’nde gelebileceği en güzel anlama atıf yaparcasına, yanında kadınsanız kadınlığınızı, erkekseniz erkekliğinizi size unutturup, en mahrem konuları, en ince ayrıntısına kadar konuşabileceğiniz uygun bir zemin / zaman oluşturup, ‘steril bir dil’ kullanabilir.
İyi bir terapist… “En sevdiğim renk siyahtır” diyen danışanına, 3 ay önce “siyahtan nefret ederim” dediğini hatırlatırken, yüzünde oluşan ifadeyle danışanına hem önceki düşünme ve algı biçimlerindeki değişimi deneyimleme hem de, ‘şimdi ve burada’var olan duygu ve düşüncelerini tekrar bir gözden geçirme fırsatı verebilir. ‘Bak seni nereden nereye getirdim’ yaklaşımını ‘ima bile’etmeyerek başarılı terapideki aslan payını danışanına bırakabilir.
İyi bir terapist… Danışanların başta kendileri olmak üzere, diğerleri hakkındaki inanç ve beklentilerinin düşünce-duygu-davranış eksenini neden ve nasıl etkilediğini her danışanının sosyokültürel seviyesine uygun olarak kendisine izah edebilir. Bu sayede danışanının ben diyeyim her söyleminden, siz deyin her eyleminden önce his ve davranışlarının nasıl ve nelerden etkilendiği üzerine düşünmeye sevk edebilir.

İyi bir terapist… Olaylara tepki vermekten tutun da, zevk, beklenti, beğeni, algı, tercih, ihtiyaç gibi karmaşık arka planlar barındıran tüm duygu ve eylemler ile erken çocukluk dönemi, ergenlik dönemi gibi geçmiş yaşam deneyimleri arasındaki ‘patika yolu’tekrar kullanıma açabilir. Böylelikle danışanın kendi zihnine -Gayrettepe’den aldığı turisti Üsküdar’a ikinci köprü üzerinden götüren sözde taksici esnafı gibi- ‘insafsızlık’ yapmasını engelleyebilir.
İyi bir terapist… İnsan zihninin en mahir olduğu, dış dünya deneyimlerini evirip çevirip kendisine acı vermeyecek şekilde içselleştirme yeteneği hakkında danışanında farkındalık oluşturarak, karşılaşılan olaylarda zihnin ne tür bir operasyon yapıyor olduğu hakkında fikir yürütmesini sağlayabilir. Bu fikir yürütme danışanın daha ‘sahici’ bir hayata merhaba demesinin ilk adımı olabilir.
İyi bir terapist… Danışanın yaşadığı hayatın, yaşamak zorunda olduğu tek hayat biçimi olmadığını, kişilik özellikleri ile uyum içinde alternatif ve daha sağlıklı başa çıkma yöntemleri ve ilişki formlarının hakim olduğu bir hayatı hayal etmesini sağlayabilir. Sorunlardan uzaklaştırarak güçlendirdiği kişilik yapısı ile danışanına hayallerini gerçekleştirme fırsatı sunabilir.

İyi bir terapist… “İnsanın asli görevi kendini doğurmaktır” diyen Erich Fromm’un ifadesinin canlı örneği olarak ‘sancılarla’karşısına gelen özellikle orta yaş üstü danışanlarına ‘ebelik’yapabilir. Marifetli hamleleriyle hem doğanın hem de doğuranın sağlıklı olarak hayatlarına devam etmelerine katkı sağlayabilir.
İyi bir terapist… Terapi esnasında sorduğu ‘alelade’ bir soruyla danışanının bir sonraki seansa kadar ‘ruh gibi’ dolaşmasına vesile olabilir. O soru danışanın bir hafta boyunca kendi kendini sorgulamasına, karıştırılmadık geçmiş yaşam deneyimi, kurcalanmadık anı, sorgulanmadık niyet, girilmedik zihin dehlizi, bakılmadık taş altı bırakmamacasına devam edebilir. Bu hummalı çalışma sonrasında, sıkıntı veren durum danışanın bizzat kendisi tarafından bulunur ve ilk seansta terapistle paylaşılır. Sonuç: kocaman bir alkış!
Bu yazıyı, okuyucuyu 2 gruba ayırıp, her birine ayrı ayrı seslenerek bitirmek istiyorum. Birinci grup; hiç terapiste gitmeyenler. Olur da bir gün terapi alma ihtiyacı duyarsanız, 3-5 seans sonrasında yukarıda tasvir etmeye çalıştığım durumlara benzer duygu, düşünce, his, deneyim her ne derseniz deyin, yaşıyorsanız ne ala! Başarılı bir terapinin iki kanadından biri tamam demektir. Gerisi size kalmış!
İkinci grup, yani hali hazırda terapiye gidenler; sizin tarafta durumlar nasıl?