Her ne kadar yabancı dil seviyelerini belirleyen çizelgelerde yer almasa da benim ortanın altı (pre intermediate) ile orta (intermediate) seviye arasına yerleştirdiğim bir seviyedir: Anlıyorum Ama Konuşamıyorum! Konunun uzmanlarının benim bu literatür dışı sınıflandırmama belki itirazı olabilir. Ama henüz o itiraz bana ulaşmamışken ben ısrarla iddia ediyorum, bu seviye geçilmeden dil öğrenilmez! Ve ben de dahil yüzbinlerce yurdum insanının yabancı dil (İngilizce) seviyesi budur: Anlıyorum ama konuşamıyorum! Teyid etmek çok basit. Çevrenizde yabancı dil ögrenmeye çalışanlara seviyelerini sorun bakalım, size pre-intermediate mi, intermadiate mi diyecekler yoksa, anlıyorum ama konuşamıyorum mu diyecekler?

Bu durum Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüklerinde “insanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimeler veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan” şeklinde açıklanan “dil” kavramının öğrenilme özelliğinden kaynaklanıyor olsa gerek. Çünkü bebeklerde önce çevrelerinde konuşulanları anlıyor, ondan sonra konuşmaya başlıyorlar.
Tanımda da belirtildiği gibi insanlar duygu ve düşüncelerini ‘dil’aracılığı ile diğer insanlara aktarıyorlar ve bunun için ‘ortak dil’ kullanımı kaçınılmaz oluyor. Aristo mantığının rüzgarını arkamıza alırsak, bir anlaşmazlık söz konusu ise bakılacak ilk alanlardan birinin hatta ilkinin ortak dil olması gerçeği karşımıza dikiliyor.
Yıllarını insan ilişkilerindeki anlaşmazlıkları çözebilmek için harcamış bir aile danışmanı olan Dr. Gary Chapman’da meslek hayatı boyunca karşılaştığı anlaşmazlıkların ‘ortak’ bir yönünün olduğunu, o ortak yönünde ‘dil’ olduğunu fark edip, bunu 5 Sevgi Dili (Koridor Yayınları, 2009, 224 sayfa) isimli kitabı aracılığıyla hem meslektaşlarıyla hem de insanlıkla paylaşmış.
Anne-bebek ilişkisiyle başlayan ve ailede temellenen sevginin önemine vurgu yapan Chapman kitabında özetle; her insanın bir sevgi dilinin olduğunu, sevginin ilk oluştuğu bebeklik yıllarıyla sınırlı bir ihtiyaç olmadığını, hayatın tüm dönemlerinde insanın mutlu ve huzurlu yaşayabilmesi için sevgiye ihtiyaç duyduğunu ifade ediyor.
Alınmadan verilmesi mümkün olmayan bir mevhum olduğunu düşündüğüm sevgi, bireyler için olduğu kadar bireyler arası ilişkinin en yoğun olduğu / olması gerektiği evlilik ilişkisi için de azami seviyede önem taşıyor. Sevgisizliğin ‘kol gezdiği’, ilişkilerin sevgi yokluğu sebebiyle cehenneme döndüğüne şahit olduğumuz bir ortamda, aslında var olan sevginin dil problemine takılıp, ‘çeviri hatasına’ kurban gitmesi, Chapman’ın kavramlaştırdığı sevgi dilini daha da önemli bir hale getiriyor.

Gary Chapman’ın, onay sözleri, nitelikli beraberlik, hediye alma, hizmet davranışları ve fiziksel temas şeklinde beş kategoride değerlendirdiği sevgi dili, doğru öğrenilip, telafuzlarına, dil kurallarına dikkat edilerek kullanılırsa ilişkilerdeki birçok problemi çözebilecek cinsten bilgiler içeriyor.
‘Kasap sevdiği postu yerden yere vururmuş’ atasözümüzü bilse, belki sevgi diline yaptığı beşli tasnifi bir kez daha gözden geçirecek olan Chapman’ın kitabında tanımladığı farklı sevgi dillerine kısaca bir göz atalım.
Onay sözleri, baskın sevgi dili olan bireyler için; sözlü iltifatlar, sevgi sözcükleri, takdir ifadeleri, ruhu okşayan cümleler eşliğinde kurulacak diyaloglar oldukça önemlidir. Saglıklı ve mutlu bir birliktelik için biraz cömert olunması gereken bir alan.
Nitelikli beraberlik, odağı ilgi olan bu yaklaşım, paylaşım, birarada olma, birlikte bir şeyler yapma, birlikte kaliteli zaman geçirme, sohbet etme gibi eylemler içermektedir. Nitelikli beraberlik karşımızdakine değer verdiğimiz, birlikte olmaktan zevk aldığımız anlamına gelir.

Hediye alma, tüm kültürlerde önemli bir yere sahip olan hediye kavramı, sembol değeri en yüksek sevgi yatırımıdır. Hediyenin temel felsefesi hediyenin değerinden çok muhatabın düşünülmüş, değer verilmiş olmasıdır. Soyut olan sevginin somut hale dönmesinin en pratik yolu olan hediye sevgi / evlilik sürecinin önemli bir besleyicisidir.
Hizmet davranışları, tarafların birbirlerinin ihtiyaçlarının karşılanması konusunda gösterdikleri faaliyetler olarak özetlenebilecek bir sevgi dilidir. Kişisel kanaatimce diğerlerine göre biraz daha yaygın kullanılan bir dil gibi. Çünkü, sevginin temelinin atıldığı, ilk sevginin yaşandığı bebek-anne ilişkisinde bakım veren annenin olmasa bile bakıma ihtiyaç duyan bebeğin sevgi tohumlarının yeşermesiyle, ihtiyaçlarının karşılanması arasında bir bağ olduğunu düşünüyorum. Sevdiklerimizin ihtiyaçlarını karşılarız, ihtiyacını karşılıyorsak severiz. Hizmet davranışının özü, sevilen kişinin sevdiği / ihtiyaç duyduğu şeyleri yapmaktır.

Fiziksel temas, evlilik ilişkilerinin sağlıklı yürümesi, sevgi iletimine bağlı olup, bunun en etkin yolu fiziksel temastır. Yan yana olmalar, dokunmalar, sarılmalar ilişkilerin ihtiyacı olan enerji için birer kaynak niteliğindedir. Birçok insan fiziksel temas olmadan sevildiğini hissetmez.
Görüldüğü gibi baskın sevgi dilleri arasındaki bu farklar bize ciddi bir ‘dil öğrenme’ yükümlüğü veriyor. Her insanın sevgi dilinin farklı olduğu gerçeğini unutmadan, hatta aynı ailede yetişmiş çocukların bile farklı sevgi dillerinin olabileceğinden hareketle her geçen gün dilimizi geliştirmeye çabalamak, ilişki içinde olduğumuz insanların baskın sevgi dillerinin ne olduğunu anlamaya çalışmak ilişki kalitemizde kayda değer olumlu etkiler yapacaktır.
Bir haftasonu çocuklarının / eşinin sevdiği yemeği yapmak için mutfaktan çıkmayan bir kadınla, ‘benim karım benimle vakit geçirmekten hoşlanmıyor” diyen kocanın sevgi dillerinin ne olabileceğine dair yeni bir fikriniz vardır herhalde. Ya da işten gelen babasına sarılan ufaklıkla babasına ‘sana bir şey göstereceğim’diyen diğer ufaklığın sevgi dillerindeki fark gözünüze çarpmıştır mutlaka.
Baskın sevgi dili hizmet davranışları şeklinde vücut bulmuş birçok Türk erkeği eşleri tarafından ‘aslan’a benzetilerek, yüceltilmeyi bekler. Fakat baskın sevgi dili hediye alma veya onay sözleri olan eşleri, onları çoğunlukla geleneksel tarımın sembolü kara saban ile anılan başka bir canlıya benzetir. Ayıklayın pirincin taşını!
Böyle nahoş durumlarla karşılaşmamak için naçizane tavsiyem: Gelin Gary Chapman’ın 5 Sevgi Dili diyerek ifade etmeye çalıştığı yaklaşıma bilmediğimiz bir ‘dil’ muamelesi yapalım. Grameriyle, fonetiğiyle, telafuzuyla en ince ayrıntısına kadar ‘yabancı olduğumuz bu dili’ öğrenelim. Zor olacağını filan düşünmeyin sakın. Biz bu topraklarda yetişmiş akıllı insanlarız. İnanın en kısa sürede geleceğimiz yer bile belli: anlıyorum ama konuşamıyorum!